Bir Felaketin Üzerinden 24 Yıl Geçti

17 Ağustos 1999 gerçekleşen deprem felaketine dikkat çekmek isteyen Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, basın toplantısı düzenledi.

 “Türkiye’nin herhangi bir yerinde 7 büyüklüğünde bir deprem yaşama ihtimalimiz var” diyen Prof. Dr. Haluk Özener, “Marmara’ya baktığımız zaman Marmara Denizi’nden geçen Kuzey Anadolu fayı içinde kırılmamış 130 kilometre bir alan var. Türkiye’de Kuzey Anadolu fayı üzerinde Yedisu segment dediğimiz Marmara sismik boşluğu, Doğu Anadolu üzerinde de sismik boşluklar var. Bunlar deprem tekrarlama aralıklarına göre belirli tarih aralıkları ile kırılmaya devam edecekler.” dedi.

“Türkiye En Hareketli Fay Hatlarına Sahip Lokasyonlardan Biri” 

Toplantının açılış konuşmasını Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener yaptı. Özener, “120 yılda 12 bin deprem 4’ten büyük ölçek ile kayıtlara geçti. Burada ülkemizin ne kadar yoğun sismik aktiviteye sahip olduğunu görüyorsunuz. Verilere dayanan araştırmalarımızdan bir deprem ülkesi olduğumuzu göstermek için istatistiki bilgi paylaşacağım. Bizim ülkemizde her gün 3’ün üzerinde bir tane deprem muhakkak oluyor; 3 ile 3.9 arasında. Neredeyse her hafta 4 ile 4.9 arasında bir depremimiz var. 1.5 ayda bir 5 ile 5.9; ortalama 1.5 yıl sürede 6 ile 6.9 arasında depremimiz var ve ortalama 6.2 yıl içinde 7’nin üzerinde deprem bu coğrafyada maalesef yaşanıyor. Dolayısıyla ülkemiz, deprem ülkesi. Deprem çözümü yapılan sayılara bakarsanız 2023 yılında özellikle yaşamış olduğumuz iki büyük depremden sonra artçı şoklarla birlikte bugün itibarıyla 46 binin üzerinde deprem meydana geldi. Gördüğünüz gibi depremler Gaziantep-Maraş depremlerinin olduğu yere yoğunlaştı. 50’nin üzerinde o bölgede 5 büyüklüğünde deprem yaşandı. 4’ün üzerindeki deprem sayısı da 600’ün üzerinde.” diye açıkladı.

“5.5’in Üzerinde Deprem Üretebilecek 500’e Yakın Diri Fayımız Var” 

Prof. Dr. Haluk Özener, “2020 ile 2023 yılları arasına baktığımız zaman 3 yıl içerisinde Marmara’da 3 bin tane deprem var. Bunların kimi her yıl ortalama ya da bazı yıllarda 4’ün üzerinde 4 tane dahi depremimiz olabiliyor. Dolayısıyla Marmara sismik olarak aktif bir alan. Türkiye bildiğiniz gibi bir deprem ülkesi. MTA’nın hazırlamış olduğu diri fay haritasına göre 5.5’in üzerinde deprem üretebilecek 500’e yakın diri fayımız var. Yalnız bu faylar bildiğiniz gibi kimi çok sık deprem üretiyor, kimi de biraz daha uzun süre geçmesi gerekiyor. Bazen de hiç deprem olmayacağını düşündüğünüz, çok sağlam olduğu iddia edilen bölgelerde de örneğin Konya’da da deprem olabiliyor. Aslında burada da bir deprem olduğuna göre bir fay var fakat o fay yeryüzünde bir izi olmadığı için daha önce tespit edilememiş. Dolayısıyla bu, diri fay haritasına işlenmemiş oluyor.” dedi.

“2 Bin 500 Yıl Bekleyip Enerji Biriktiren Faylar Var”

Prof. Dr. Özener, “Ege’de 100 yılda enerji biriktiren fay hattı varken, bu durum Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaklaşık 800 ve bin yıllara varabiliyor. Kimi bölgelerde 2 bin, 2 bin 500 yıl bekleyen enerji biriktiren faylar var. Dolayısıyla Türkiye’nin herhangi bir yerinde 7’lik bir deprem yaşama ihtimalimiz çok yüksek. Yani sismik boşluklar var.” diye konuştu.

Özener, “İzmir ve  Bodrum- Kos depreminden sonra tsunamiyle tanışmaya başladık. 2017’de 30-40 santimlik tsunami dalgası bize pek bir şey ifade etmiyordu ama Sığacık depreminden sonra olan tsunamiyi gördük. Yaklaşık 1-1.5 kilometre kadar kara içine tsunami dalgaları ilerlemişti” dedi.

“Depremin Ne Zaman Olacağını Söylememiz Söz Konusu Değil”

Basın toplatışında, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Bölgesel Deprem Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Doç. Dr. Doğan Kalafat da bir konuşma yaptı. Kalafat, “Bölgenin deprem tehlikesi bellidir. Dolayısıyla bununla ilişkili çok fazla bir şey söylemektense oluşacak depremin risklerini en aza indirebilmek için çaba göstermemiz lazım. Bu çabayı da bütünleşik bir şekilde göstermemiz lazım. Yani yerel yönetimlerden başlayıp merkezi yönetim, STK’lar, mahalle örgütleri ve vatandaşlar olarak hep birlikte bu riski azaltmak için çalışmalar yapmamız gerekir. Biz depremin nerede ve ne büyüklükte olabileceğini belirli bir hata payı içinde verebiliyoruz fakat ne zaman olabileceğini söyleyebilmemiz söz konusu değil. Depremin tehlikesi vardır. Buradan çıkaracağımız mesaj, muhakkak ve muhakkak şehirlerimizi depreme dirençli hale getirmemiz. İkinci mesaj da eğer bu coğrafyada yaşamaya devam ediyorsak, afetlere hazırlıklı ve dirençli bir toplum haline gelmemiz lazım.” dedi.