Milyonlarca yıl öncesinde yaşamın ilk kez filizlendiği medeniyetler beşiği…Anadolu.
Cilalı Taş Devrinde Çatalhöyük, Çayönü, Nevali Çori, Hacılar, Göbekli Tepe, Yumuktepe ve Truva’ya ev sahipliği yapan Anadolu toprakları Sümer, Asur, Hitit, Yunan, Lidya, Kelt, Pers, Roma, Bizans, Selçuklu, Safevi, Moğol ve Osmanlı devletlerine de kucak açmıştır. Onlarca medeniyetle, yüzlerce dil ve lehçeyle çağları, mimariyi, kültürü ve yaşamı şekillendiren bu coğrafyanın ruhu hala Ankara’nın Beypazarı ilçesinde Anadolu Açık Hava Müzesi’yle yaşatılıyor.
Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,
Hele boz dumanlar çekilsin de gör
Her haftası bayram, her günü düğün;
Hele yaylalara çıkılsın da gör
Diye dizelere dökmüş Anadolu sevgisini Abdurrahim Karakoç. Geçmişini ve atalarını bilmek isteyen yetişkinler başta olmak üzere tüm çocuklarımızı Anadolu kültür ve geleneğini göstermek amacıyla kurulmuş Anadolu Açık Hava Müzesi’nde Türkiye’nin değişik coğrafi bölgelerinden, 17. ve 20. Yüzyıl arası mimari örnekler arasından seçilen özel ve kamusal mekanlar bulunmaktadır. Osmanlı’nın tüm ihtişamıyla hüküm sürdüğü 1600’lü yılların henüz bir başkent olacağından bihaber Ankara’da, şahsına münhasır bir evde yaşam nasıl olurdu dersiniz. Sıcak Akdeniz bölgesine has, ahşap iskelet üzerine oturtulan taş duvarlar arasında neler yaşanmıştır kim bilir? Peki siz ahşabın kil ve kireç karışımı macunla uyumunun hiç bu kadar destansı olduğunu biliyor muydunuz?
Anadolu geleneklerinde Ankara Evi, Düğmeli Ev ve Gözdolma Evi olarak geçen kültürel miras yapıları bünyesinde barındıran ve Küçük Anadolu’yu meydana getiren yapılar arasında geleneksel mesleklerin icra edildiği, sergilendiği bir çarşı da bulunduran Yaşayan Müze, sizi geçmişe götüren büyülü bir atmosfer sunuyor.
Anadoluda Kışa Hazırlık, Ankara Evi, Bakır Atölyesi, Çamaşırhane, Düğmeli Ev, Ekşi Mayalı, Ekmek Atölyesi, Gözdolma Ev, Kerpiç Atölyesi, Kerpiç Evi, Köyde Bir Gün, Mescit, Pekmezlik, Serender, Yaşayan Köy Mutfak ve Yazmacılık Atölyesi’nde atalarımız gibi bir gün geçirmeye hazır olun!